ANOREKSİYA NERVOZA

Psikolog Evrim İncioğlu
Diğer Yazıları
 Yeme bozukluklarından biri olan anoreksiya, genellikle ergenlik ve geç erişkinlik dönemlerinde ortaya çıkmasıyla beraber kadınlarda erkeklere oranla 20 kat daha fazla görülmektedir. Utanma ve gizleme çabası nedeniyle erkeklerde daha düşük oranların belirlendiği, kabul gören görüşler arasındadır. Anoreksiya nervoza, son zamanlarda sıkça karşımıza çıkan ve intihardan sonra en fazla ölüme sebep olan psikiyatrik hastalıklardan biridir.

Kişinin beden algısı bozukluğu ile ilişkili olup fiziksel bütünlüğünü tehdit altına alacak şekilde yememesidir.Anoreksiyada kişi, sağlıklı bir kiloda olmayı reddeder, normal kilosunun altında olmasına rağmen bedenini kilolu algılar, kilo almaktan aşırı derecede korkar ve beden imgesiyle ilgili algısı bozulmaktadır. Aynı zamanda kadınlarda, ilerleyen süreçlerde adet düzensizlikleri veya kesilmeleri görülmektedir. Kişi, zayıf bir bedene sahip olmak ve kilo almaya karşı duyduğu aşırı korku ile sıkı diyet uygulamaya, aşırı egzersiz yapmaya, kendi kendini kusturmaya diüretik ya da müshil kullanarak yediklerini atmaya çalışır. Hayat amacı zayıf kalmaktır ve ne kadar zayıflarsa zayıflasın kişi hiçbir zaman tatmin olmaz.

Anoreksiya nervozanın ortaya çıkmasına bağlı olarak tek bir nedenden söz etmek mümkün değildir. Birçok sosyal, duygusal ve biyolojik nedenlerin bir araya gelmesiyle oluşan bir bozukluktur. Anoreksiya nervoza hastaları genellikle mükemmeliyetçi bir kişilik özelliğine sahiptir. Yapılan çalışmalar sonucu genetik yatkınlığının kesinliği olmamasıyla beraber, ailesinde anoreksiyahikâyesi olan kişilerde görülme olasılığı yüksek olabilir. Kişinin geçmişte yaşadığı bazı travmatik deneyimler, ailesel ve çevresel faktörler ya da özsaygı eksikliği de bozukluğun ortaya çıkmasında etkili olabilmektedir.Anoreksiya hastalarının, bebeklik çağında ruhsal ve fiziksel gereksinimleri açısından ihmal edilmiş ve ebeveynler arasında sevgi bağının düşük olduğu kişiler olduğunu savunan görüşler de vardır.Bunlara ek, geçmişte cinsel istismara uğramış kişilerde anoreksiya nervozanın görülme riski yüksektir. Anoreksiya nervoza olgularında, ergenliğin kimlik oluşumu sırasında kişinin zorlanması ve reddetmesiyle beraber, kişi çocuk bedenine sahip olmayı tercih etmektedir. Son yıllarda kültürel ve sosyal olarak zayıf vücudun popüler olmasıyla‘‘zayıf olan güzeldir’’ algısı ve baskısı da yeme bozukluklarının ortaya çıkmasında önemli bir rol oynamaktadır. Kişinin ciddi oranda kilo kaybetmesiyle beraber cinsel istek kaybı, içe dönüklük, enerjinin azalması, düşük benlik saygısı ve sosyal fobi, depresyon ve obsesif kompulsif bozukluk gibi psikiyatrik hastalıklarda gözlemlenebilir. Yeme bozukluğu yaşan bireyler sağlıklı bireylere oranla öfkelerini dışa vurmakta daha fazla güçlük yaşamaktadırlar. Öfkeyi nesneye yönlendirmek yerine benliklerine yönlendirmeleri yeme bozukluğunun ortaya çıkmasında rol aldığı düşünülmektedir. Bu görüşe göre, kişinin yememe davranışı kendisini cezalandırma ve öz kıyım olarak kabul edilmektedir.

     Tüm psikiyatrik hastalıklarda olduğu gibi anoreksiyanın tedavisinde de kişinin sorunu kabul etmesi ve kendi isteğiyle tedaviye başvurması gerekmektedir. Anoreksiya nervozanın tedavisinde uzman doktor, psikiyatrist, psikolog ve diyetisyen bir arada çalışmalıdır. Tedavinin başarısı açısından aile ve yakın çevre desteği çok önemlidir.Psikoterapi desteğiyle hedef,  yeme bozukluğuna neden olan olumsuz duygu ve düşünceleri belirlemek ve bunların yerine sağlıklı duygu ve düşünceleri yerleştirebilmektir. Kişinin kendisini, bedenini ve yemek yemeyle ilgili olumsuz algısını değiştirmesi, sağlıklı kilosuna gelmesi ve özsaygısını geri kazandırılması amaçlanmaktadır. Bu süreçte tıbbı tedavi, beslenme tedavisi ve psikoterapi aynı anda yürütülmelidir.
 


UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz yorum eklenmemiştir.